Olayı nedir bunun

11.04.2010 tarihli programdan aklımda kaldığı şekilde bir bölümünü paylaşmak istediğim program.

ahmet çakar: rijkaard geldiğinden bari hangi futbolcu ileri gitti, takım daha mı iyi oldu vs bla bla bla.... bunların ışığında rijkaard için bir şey söyle dersem ne dersin ?

serhat ulueren: adam değil derim 

ahmet çakar: yok o kadar değil de 

serhat ulueren: iyi teknik direktör değil derim

 

sonuç olarak dünyada 4 adamın olduğunu ve onlarında bu programı sunduğunu düşünen yorumcuların bulunduğu program.

biraz önce, bilica'nın penaltı noktasını eşelemesini yorumlayan ahmet çakar'ın ispanya'daki boğa örneğini vermesi üzerine ekranda bilica'nın ayağını penaltı noktasına vurup eşmesine simultane olacak şekilde tam olarak 2 kez yayına "mööö!!" sesi verildi. ahmet çakar "yapmayın ayıptır" falan diyerek hafif bir serzenişte bulunduğu program.

 

akabinde hemen serhat ulueren "rejideki arkadaşımız ispanya'daki boğa güreşleri görüntülerini hazırlarken bu ses yayına yanlışlıkla karıştı" vs. diyerek durumu kurtardı.

10 yılı aşkın süredir sırf eğlenme amacı güderek takip etmeme rağmen, son dönemdeki reklam politikaları sebebiyle rtük'ün bir an önce el atmasını istediğim program haline gelmiştir. özellikle son bir kaç haftadır dikkatimi çeken bu reklam ambargosuna, program konuklarının bile tahammül edemez duruma geldiğini gözlemliyorum. ne zaman ki program son reklamına giriyor, o anda bizim yorumcularımız da bir anda stüdyoyu terkediveriyorlar. reklam dönüşlerinde ise serhat ulueren programı bitirmek için tek başına cebelleşir duruma geliyor. bu sırada jenerik akmadan önce kamera yakın planda serhat bey'i gösterip bir anda geniş plana dönüverince de boş masalardaki kalem, kağıt, peçete ve çay bardakları izleyicinin gözüne sokuluyor. oysa ki bizim stadyum ve altıpas gibi diğer programların sonunda, program sunucuları** her yayının sonuna gelindiğinde, tüm konuklarına tek tek teşekkür ederek izleyiciyle daha sıcak bir şekilde veda edilmesini sağlıyorlar. iş telegol'e geldiğinde yorumcular mı amatörlük yapıyor yoksa serhat ulueren mi bir türlü çözemiyorum.

44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma