öncelikle teknik direktörüne, futbolcusuna, taraftarına, camiasına sonuna kadar sahip çıkan büyük başkan aziz yıldırım’a, geldiği ilk günlerden beri eleştirilere kulaklarını kapatıp hatalarını kabul ederek bunları düzeltme yoluna giden ve ilk senesinde bir tarih yazan aykut kocaman’a, yaptığı kurtarışlarla takımını çok maçta ipten alan volkan demirel’e, savunmanın bel kemiği haline gelen tecrübe abidesi cesur yürek diego lugano’ya, kiralık geldiği ve ilk kez formasını giydiği takımda “ben premier lig’den geldim" diye adeta bas bas bağırarak savunma dersi veren joseph yobo’ya, yediği onca tekmeden sonra kalkıp her sinirini dışa vurduğunda acımasızca eleştirilen buna rağmen orta sahada dinamo olma özelliğini yitirmeyen emre belözoğlu’na, rakip savunmayı yıpratan, leblebi gibi adam geçen yıkılmayan adam mamadou niang’a, futbola, takımına ne kadar bağlı olduğunu, taraftarı kendisini yuhaladığında bile vazgeçmeyip, aylar sonra çıktığı maçta belki
Çapa Kombi Servisi
de sezonun en kritik golünü atıp döktüğü gözyaşlarından nefes dahi alamazken “bu sezon takımıma hiç yardım edemedim, umarım bu gol ile şampiyon oluruz ve ben de borcumu ödemiş olurum” diyerek gösteren ve gönüllerimizde yıkılmaz bir tahta sahip olan daniel güiza’ya, çıktığı 34 lig maçının 34’üne de acımasızca damgasını vuran, fener’in arkasından kuyu kazmaya çalışan, fener’in düşmesini bekleyenlerin her ümitlendikleri anda sahneye çıkarak heykelinin dikilmesini sonuna kadar hak eden, 28 gol atarak tarihe geçen, “bu çağın futbolcusu değil” diyenlere inat 33. yaşına rağmen takımını sırtlayıp götüren ve kupayı bize armağan eden büyük kaptan, “doktor” alex de souza’ya, gencecik yüreğini sahaya çıktığı her maçta ortaya koyan, rakiplerin sağ kanadına çift şerit gidiş geliş yol yapan geleceğin yıldız adaylarından miroslav stoch’a, ligin ilk yarısında gösterdiği düşük performansa ve yaşadığı sıkıntılara rağmen silkinip kendine gelen ve brezilya milli takımının sol bekine yakışır futbol oynamaya başlayan andré santos’a, fenerbahçe’nin ezeli rakibinin elinden kaparak renklerine bağladığı ve bu şekilde belki de en iyi transfer stratejisini izlediği, tüm lig maçlarında forma giyerek müthiş bir performans gösteren mehmet topuz’a, normal bir insan 1 adet akciğere sahipken kendinde 3 tane varmış gibi 90 dakika durmak nedir, sakatlanmak nedir bilmeden mücadelesine devam eden ve barcelona scout’unu saracoğlu tribünlerine getirten gökhan gönül’e, rakip savunmayı hallaç pamuğu gibi kaldırıp atan, her topu ayağına aldığında aniden 5. vitese takıp tribünleri ayağa kaldıran issiar dia’ya, yedek kulübesine mahkum kalsa da gönlümüzdeki yerini asla kaybetmeyen, galatasaray’a attığı golle gerçek fenerbahçeliliği’ni bir kez daha kanıtlayan “genç” semih şentürk’e, kendi mevkii olan sol açıkta oynadığında nasıl etkili olabildiğini gösteren ve aslında fenerbahçe’nin ondan nasıl yararlanabileceğini anlamamızı sağlayan caner erkin’e, her maç biz fener taraftarları tarafından eleştirilse de en kritik anlarda çıkıp golünü atıp bizi bir şekilde susturmayı (!) bilen selçuk şahin’e, trabzon deplasmanında kurtardığı penaltı ile belki de bu sezon averajla şampiyon olmamızda en büyük paya sahip olan genç kaleci mert günok’a, görev aldıkları her dakikada fenerbahçe’nin şanına ve büyüklüğüne yakışır futbol oynayan bekir irtegün’e, ilhan eker’e, gökay iravul’a, cristian baroni’ye, okan alkan’a, özer hurmacı’ya, uğur boral’a, serkan kırıntılı’ya, ve son olarak takımından asla desteğini eksik etmeyen, kupada kaybedilen yeni malatyaspor maçından sonra antalya kampında büyük protesto ile karşılaşmayı bekleyen futbolcuları havaalanında çiçeklerle karşılayarak o günden sonra fenerbahçe’nin ligde oynadığı 17 maçın 16’sını kazanıp birinde berabere kalmasını ve 2011’de maç kaybetmemesini sağlayan ve bu şampiyonluğu en çok hak eden 12 numaraya, büyük fenerbahçe’nin büyük taraftarına, ve bu başarıda emeği geçen ancak adını zikredemediğim herkese burada bu aciz kalan kelimelerle teşekkür etmeyi kendime borç addediyorum.
44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma